ŞİİR ANTOLOJİSİ
DUYGULARIN SENFONİSİ ŞİİRLER
eTWINNING PROJESİ
DUYGULARIN SENFONİSİ ŞİİRLER
eTWINNING PROJESİ
Loading...
Duygular vardır anlatılamayan, sevgiler vardır kalplere sığmayan, dostluklar vardır hiçbir şekilde yıkılmayan, bazı insanlar vardır asla unutulmayan. İşte şiir, sayfalarca anlatılamayanı anlatandır. İnsanlığın varoluşundan beri var olandır. Öğrencilerimizde edebi anlamda farkındalık oluşturmak, popüler kültürün dışında kültürümüzün değerlerini yansıtmak, şairlerimizi tanıyıp şiirlerini öğrenerek duyguları yaşamak ve yaşatmak , sözel ve yaratıcı yeteneklerimizi geliştirmek, kültürler arası etkileşimde bulunmak amacıyla şiir sofrasından beslenmek için bu projeyi oluşturduk.Projemize ait etwinning bağlantısı,
https://twinspace.etwinning.net/211468
Loading...
"Duyguların Senfonisi Şiirler" eTwinning Projesi kapsamında oluşturulan şiir antolojisi katılımcı okulların seçtiği şiirlerden oluşmaktadır.
Emeği geçen öğretmen ve öğrencilere teşekkür ederiz.
Emeği geçen öğretmen ve öğrencilere teşekkür ederiz.
İÇİNDEKİLER SAYFA
Nazım Hikmet RAN 1-13
Attila İLHAN 14-24
Orhan Veli KANIK 25-36
Cahit Sıtkı TARANCI 37-49
Aşık Veysel ŞATIROĞLU 50-62
Necip Fazıl KISAKÜREK 63-75
Yunus EMRE 76-88
Yahya Kemal BEYATLI 90-99
Can YÜCEL 100-111
Nazım Hikmet RAN 1-13
Attila İLHAN 14-24
Orhan Veli KANIK 25-36
Cahit Sıtkı TARANCI 37-49
Aşık Veysel ŞATIROĞLU 50-62
Necip Fazıl KISAKÜREK 63-75
Yunus EMRE 76-88
Yahya Kemal BEYATLI 90-99
Can YÜCEL 100-111
Nazım Hikmet
RAN
RAN
1
NAZIM HİKMET RAN
İlk şiirini daha 11 yaşındayken Feryad-ı Vatan adıyla yazmıştır. Başlangıçta ölçülü uyaklı şiirler yazmış sonra serbest ölçüye geçmiştir. Şiirleri üç döneme ayrılabilir:
1. dönem Mayakovski’nin etkisiyle şiirler yazdığı dönemdir. Bu tür şiirlerinde basamak tarzını kullanmıştır. Aruz ve hecenin imkânlarından yararlanarak aşağıya inen basamaklar şeklinde dizelerini oluşturmuştur. Bu dönemine örnek ilk şiir kitabı “835 Satır”dır.
2. dönemi hem aydın hem halk tabakasının kolaylıkla okuyabileceği şiirler yazdığı dönemdir. Bir yandan Marksist düşünceye bir yandan milli söyleyiş biçimini ortaya koymaya çalışmıştır. Hem halk hem divan şiiri olanaklarından yararlanmıştır. “Şeyh Bedrettin Destanı” bu dönemdeki şiirlerle örnektir.
3. dönemi şiirinin olgunlaştığı dönemdir. Yurtdışında yaşamak zorunda kalan şair şiirlerinde özlem ve yurt özlemi temalarını istemiştir.
Türk edebiyatında serbest ve toplumcu gerçekçi şiirin öncüsü olmuştur. Hitabete dayalı şiirler yazmış propaganda üslubu kullanmıştır.
Rus şair Mayakovski’nin öncülüğünü yaptığı Fütürizm akımından etkilenmiştir. Makine hâkimiyetinin özlemini çeker. “Makineleşmek İstiyorum” şiirinde makine olmak istediğini dile getirir.
Tahir ile Zühre Meselesi, Mavi Gözlü Dev, Piraye’ye Mektuplar, Kerem Gibi şiirleri ünlüdür
Resimli Ay dergisinin 1929 Haziran ve Temmuz sayılarında “Putları Yıkıyoruz” başlığıyla yayımladığı yazılarında Abdülhak Hamit Tarhan'a ve Mehmet Emin Yurdakul’ a hücum etmiştir. Edebiyat çevrelerinde tepki görmüş eski -yeni tartışmasını alevlendirmiştir.
Jokond İle Si-Ya-U, Benerci Kendini Niçin Öldürdü ,Kuvayi Milliye Destanı, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin Destanı ,Memleketimden İnsan Manzaraları destan niteliğindeki şiirleridir. Jakond ile Si-Ya-U masal ve destan arası yarı fantastik yarı sembolik bir eserdir. Bu eser modern bir mesnevi gibidir. Eser Şeyh Galip'in bir beyti ile biter.
şiir : 835 Satır, Güneşi İçenlerin Türküsü, Jokond İle Si-Ya-U, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Saat 21-22 Şiirleri, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayi Milliye Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı…
tiyatro: Unutulan Adam, Kafatası roman: Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim masal: Sevdalı Bulut
Hazırlayan: Nurcan İFLAZOĞLU
Osman Ötken Anadolu Lisesi Grup 1
İlk şiirini daha 11 yaşındayken Feryad-ı Vatan adıyla yazmıştır. Başlangıçta ölçülü uyaklı şiirler yazmış sonra serbest ölçüye geçmiştir. Şiirleri üç döneme ayrılabilir:
1. dönem Mayakovski’nin etkisiyle şiirler yazdığı dönemdir. Bu tür şiirlerinde basamak tarzını kullanmıştır. Aruz ve hecenin imkânlarından yararlanarak aşağıya inen basamaklar şeklinde dizelerini oluşturmuştur. Bu dönemine örnek ilk şiir kitabı “835 Satır”dır.
2. dönemi hem aydın hem halk tabakasının kolaylıkla okuyabileceği şiirler yazdığı dönemdir. Bir yandan Marksist düşünceye bir yandan milli söyleyiş biçimini ortaya koymaya çalışmıştır. Hem halk hem divan şiiri olanaklarından yararlanmıştır. “Şeyh Bedrettin Destanı” bu dönemdeki şiirlerle örnektir.
3. dönemi şiirinin olgunlaştığı dönemdir. Yurtdışında yaşamak zorunda kalan şair şiirlerinde özlem ve yurt özlemi temalarını istemiştir.
Türk edebiyatında serbest ve toplumcu gerçekçi şiirin öncüsü olmuştur. Hitabete dayalı şiirler yazmış propaganda üslubu kullanmıştır.
Rus şair Mayakovski’nin öncülüğünü yaptığı Fütürizm akımından etkilenmiştir. Makine hâkimiyetinin özlemini çeker. “Makineleşmek İstiyorum” şiirinde makine olmak istediğini dile getirir.
Tahir ile Zühre Meselesi, Mavi Gözlü Dev, Piraye’ye Mektuplar, Kerem Gibi şiirleri ünlüdür
Resimli Ay dergisinin 1929 Haziran ve Temmuz sayılarında “Putları Yıkıyoruz” başlığıyla yayımladığı yazılarında Abdülhak Hamit Tarhan'a ve Mehmet Emin Yurdakul’ a hücum etmiştir. Edebiyat çevrelerinde tepki görmüş eski -yeni tartışmasını alevlendirmiştir.
Jokond İle Si-Ya-U, Benerci Kendini Niçin Öldürdü ,Kuvayi Milliye Destanı, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin Destanı ,Memleketimden İnsan Manzaraları destan niteliğindeki şiirleridir. Jakond ile Si-Ya-U masal ve destan arası yarı fantastik yarı sembolik bir eserdir. Bu eser modern bir mesnevi gibidir. Eser Şeyh Galip'in bir beyti ile biter.
şiir : 835 Satır, Güneşi İçenlerin Türküsü, Jokond İle Si-Ya-U, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Saat 21-22 Şiirleri, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayi Milliye Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı…
tiyatro: Unutulan Adam, Kafatası roman: Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim masal: Sevdalı Bulut
Hazırlayan: Nurcan İFLAZOĞLU
Osman Ötken Anadolu Lisesi Grup 1
2
YAŞAMAYA DAİR
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
-
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
-
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3