![](https://assets.api.bookcreator.com/RvdHMhrp3Kd0VRecGHhF1hgHFf33/books/ln1lvW2yTQCDk_yrq7hX9Q/assets/5aS8wRpxS72jsnI9XUfn3w.jpeg?width=208&height=208)
GELİN TANIŞ OLALIM PROJESİ
YUNUS EMRE SÖZLÜĞÜMÜZ
GELİN TANIŞ OLALIM PROJE EKİBİ
![](/_next/static/media/shadow-light.2e386fee.png)
![](/_next/static/media/shadow-brighten.a2a9d200.png)
1
A
ÇİĞDEM ÇELİK VE ÖĞRENCİLERİ
KAYSERİ Şehit Ali Örnek Ortaokulu
KAYSERİ Şehit Ali Örnek Ortaokulu
A-a
ab-ı hayat.Hayat suyu, içene ebedî hayat veren efsanevî su.
abide:Tarihte yüksek ve hâkim bir mevkide olan vak'aları veya büyükleri yaşatmak için yapılan bina.
adavet. Husumet, düşmanlık. Kin. buğz. Garaz.
ağu: zehir.
ağyar: başkaları, yabancılar, eller.
ahi:Kardeşim.Ahilik teşkilatına mensup kimse.
aht: söz, söz verme, antlaşma.
ah ü zar: inleyip sızlama, yanıp yakınma, dövünme, yüksek sesle ağlama.
ahval: durumlar, hâller, vaziyetler.
akil: Akıllı.
anıcak: anınca
anun: anın
ar: utanma duygusunu, namus
arif: çok anlayışlı ve sezgili (kimse), kavrayışlı, tecrübeli, bilgili, irfan sahibi.
asan:kolay
ashab:Hz. Peygamber'i mümin olarak gören ve o iman üzere ölen kimseler.
asude:Rahat, huzurlu, sakin.
attar:Güzel koku veya iğne iplik gibi şeyler satan.
atıl:İşlemez. Boş. Tenbel.
avare: işsiz, işsiz güçsüz, başıboş, aylak.
ayân: belli, açık, Osmanlı’da bir kentin ileri gelenleri; meclis üyesi
aydamaz: anlamaz, uyanmaz.
azad: hür, serbest, kimseye bağımlı olmayan, kurtulmuş
azamet:Büyüklük, yücelik.
1
A-a
ab-ı hayat.Hayat suyu, içene ebedî hayat veren efsanevî su.
abide:Tarihte yüksek ve hâkim bir mevkide olan vak'aları veya büyükleri yaşatmak için yapılan bina.
adavet. Husumet, düşmanlık. Kin. buğz. Garaz.
ağu: zehir.
ağyar: başkaları, yabancılar, eller.
ahi:Kardeşim.Ahilik teşkilatına mensup kimse.
aht: söz, söz verme, antlaşma.
ah ü zar: inleyip sızlama, yanıp yakınma, dövünme, yüksek sesle ağlama.
ahval: durumlar, hâller, vaziyetler.
akil: Akıllı.
anıcak: anınca
anun: anın
ar: utanma duygusunu, namus
arif: çok anlayışlı ve sezgili (kimse), kavrayışlı, tecrübeli, bilgili, irfan sahibi.
asan:kolay
ashab:Hz. Peygamber'i mümin olarak gören ve o iman üzere ölen kimseler.
asude:Rahat, huzurlu, sakin.
attar:Güzel koku veya iğne iplik gibi şeyler satan.
atıl:İşlemez. Boş. Tenbel.
avare: işsiz, işsiz güçsüz, başıboş, aylak.
ayân: belli, açık, Osmanlı’da bir kentin ileri gelenleri; meclis üyesi
aydamaz: anlamaz, uyanmaz.
azad: hür, serbest, kimseye bağımlı olmayan, kurtulmuş
azamet:Büyüklük, yücelik.
Loading...
B-C-ÇLoading...
Deniz DEMİR ALTUNBULAK VE ÖĞRENCİLERİKAYSERİ Sümer Ortaokulu
Loading...
B
-Bad: Rüzgâr, nefes.
-Bade:İçki
-Baki: Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez.
-Balaban:İri,büyük.
-Balkımak: Parlamak, ışıldamak, çakmak.
- Baş: Yara, Yasa.
- Başlu: Yaralı.
- Bed-baht: Mutsuz.
-Begayet:Son derece. Pek ziyâde.
-Beliğ: Açık, düzgün söz söyleyen.
-Besaret: Göz açıklığı. Dikkatle bakış.
-Beyit:İki mısradan oluşan manzume.
-Bi-can:Cansız
- Bile: İle.
- Bi-nişan: Nişansız.
-Bi-vefa:Vefasız
- Bunda: Burada.
- Bünyâd: Temel.
C-Ç
- Cefa:Eziyet. Sıkıntı. Zulüm.
- Ceht: Çalışma, çabalama.
- - Çalap: Allah.
- Çeri: Asker.
-Çevgan:Baston, ucu eğri değnek.
1
D-E-F
Devrim Murat GÜZELKÜÇÜK
KIRŞEHİR Savcılı Büyükoba Ortaokulu
KIRŞEHİR Savcılı Büyükoba Ortaokulu
D
- Dâd: Adâlet.
- Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek.
- Delim: Çok, fazla, ziyade.
-Dergah:Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi.
- Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid.
-Devran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya.
-Devşirme:Toplama,bir şeyi toplamak.
- Didâr: Yüz.
-Dildar:Gönül tutan, sevgili.
-Dimağ: Beyin, kafanın içi; akıl, bilinç.
-Dinar:Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para.
- Divane: Deli.
- Don: Giysi, elbise.
- Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak.
E-F
- Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd.
- Esrik: Sarhoş
- Eydür: Söylemek.
- Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı.
- Fâni: Geçici.
- Fenâ: Yokluk.
- Firak: Ayrılık, ayrılma.
- Dâd: Adâlet.
- Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek.
- Delim: Çok, fazla, ziyade.
-Dergah:Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi.
- Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid.
-Devran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya.
-Devşirme:Toplama,bir şeyi toplamak.
- Didâr: Yüz.
-Dildar:Gönül tutan, sevgili.
-Dimağ: Beyin, kafanın içi; akıl, bilinç.
-Dinar:Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para.
- Divane: Deli.
- Don: Giysi, elbise.
- Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak.
E-F
- Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd.
- Esrik: Sarhoş
- Eydür: Söylemek.
- Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı.
- Fâni: Geçici.
- Fenâ: Yokluk.
- Firak: Ayrılık, ayrılma.
1
D
- Dâd: Adâlet.
- Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek.
- Delim: Çok, fazla, ziyade.
-Dergah:Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi.
- Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid.
-Devran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya.
-Devşirme:Toplama,bir şeyi toplamak.
- Didâr: Yüz.
-Dildar:Gönül tutan, sevgili.
-Dimağ: Beyin, kafanın içi; akıl, bilinç.
-Dinar:Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para.
- Divane: Deli.
- Don: Giysi, elbise.
- Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak.
E-F
- Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd.
- Esrik: Sarhoş
- Eydür: Söylemek.
- Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı.
- Fâni: Geçici.
- Fenâ: Yokluk.
- Firak: Ayrılık, ayrılma.
- Dâd: Adâlet.
- Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek.
- Delim: Çok, fazla, ziyade.
-Dergah:Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi.
- Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid.
-Devran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya.
-Devşirme:Toplama,bir şeyi toplamak.
- Didâr: Yüz.
-Dildar:Gönül tutan, sevgili.
-Dimağ: Beyin, kafanın içi; akıl, bilinç.
-Dinar:Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para.
- Divane: Deli.
- Don: Giysi, elbise.
- Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak.
E-F
- Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd.
- Esrik: Sarhoş
- Eydür: Söylemek.
- Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı.
- Fâni: Geçici.
- Fenâ: Yokluk.
- Firak: Ayrılık, ayrılma.
1
G
-Gaflet:Gafillik, boş bulunma, dalgınlık, ihtiyatsızlık.
-Gani: Sonsuz zengin olan Allah.
- Ger: Eğer.
- Gevher: Mücevher.
- Giryan: Ağlayan.
- Göynümek: İçin için yanmak.
- Gönelmek: Yönelmek, yüzünü döndürmek.
- Görklü: Güzel, mübârek.
-Gussa:Keder. Tasa.
-Güman: Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
H
- Hâcet: Dilek.
-Hakk:Doğru. Gerçek. Vâcib ve lâzım olan.
- Hezer: Çekinme, zarar verecek şeyden korunma.
- Himmet: Mânen yardım etmek, çalışma, gayret etme.
- Hod: Kendi, esasen, bizzat.
- Hon: Han, sofra, yemek.
I-İ
- İbret: Ders.
-İnayet:Yardım, lütuf meded etmek.
- İssi: Sahibi.
-İşk:Aşk
- İvaz: Karşılık, bedel.
1
K
Esma GÜN
NEVŞEHİR Derinkuyu İmam Hatip Ortaokulu
NEVŞEHİR Derinkuyu İmam Hatip Ortaokulu
-kad: boy, mahzun olma, hüzünlü ve kederli olma
- Kadem: Ayak.Adım.
-kadim: başlangıcı olmayan, eski, ezeli
-kadir: değer, kıymet, itibar; kuvvetli, güçlü, kudret sahibi; Allah’ın isimlerinden
-kaide: kural
-kaim: Allah’ın emrini ifa eden, mevcut, baki.
-kakımak: öfkelenmek, kızmak.
- Kaknus: Küllerinden yeniden doğan kuş.
-kamu: hep, bütün, halk hizmeti gören devlet organlarının tümü
-kamus: deniz, denizin ortası, derin yeri
-kân:(Osmanlıca) bir şeyin menbaı
- Kanda: Nerede.
- Kandan: Nereden.
karavaş: hizmetçi
kargı: gövdesi 5-6 m yüksekliğe erişebilen çok yıllık bir bitki, kamış, saz; eskiden silah olarak kullanılan, ucu sivri demirli, ağaçtan yapılmış uzun sırık
karışgan: her şeye burnunu sokan, bilgiçlik taslayan
kâtre: damla, su damlası, damlayan şey
kavi: dayanıklı, güçlü, zorlu, sağlam, sıkıca
kek: sürekli, aralıksız
keleci: öz veya kusursuz, düzgün söz
kemter: değersiz, itibarsız, daha aşağı.
kendü: kendi.
kevn ü mekan: kainat, alem, dünya
key: için, tâ ki, hangi, nasıl?
kiçi: küçük
külli:Çok, ziyade, fazla.
- Kadem: Ayak.Adım.
-kadim: başlangıcı olmayan, eski, ezeli
-kadir: değer, kıymet, itibar; kuvvetli, güçlü, kudret sahibi; Allah’ın isimlerinden
-kaide: kural
-kaim: Allah’ın emrini ifa eden, mevcut, baki.
-kakımak: öfkelenmek, kızmak.
- Kaknus: Küllerinden yeniden doğan kuş.
-kamu: hep, bütün, halk hizmeti gören devlet organlarının tümü
-kamus: deniz, denizin ortası, derin yeri
-kân:(Osmanlıca) bir şeyin menbaı
- Kanda: Nerede.
- Kandan: Nereden.
karavaş: hizmetçi
kargı: gövdesi 5-6 m yüksekliğe erişebilen çok yıllık bir bitki, kamış, saz; eskiden silah olarak kullanılan, ucu sivri demirli, ağaçtan yapılmış uzun sırık
karışgan: her şeye burnunu sokan, bilgiçlik taslayan
kâtre: damla, su damlası, damlayan şey
kavi: dayanıklı, güçlü, zorlu, sağlam, sıkıca
kek: sürekli, aralıksız
keleci: öz veya kusursuz, düzgün söz
kemter: değersiz, itibarsız, daha aşağı.
kendü: kendi.
kevn ü mekan: kainat, alem, dünya
key: için, tâ ki, hangi, nasıl?
kiçi: küçük
külli:Çok, ziyade, fazla.